Öncelikle aldatmanın getirdiği yükümlülükleri sizlere aktaralım. Boşanma oranları geçmişe kıyasla günümüzde oldukça artmıştır. Hatta araştırmalarda Türkiye İstatistik Kurumu’nun rakamlarına göre 10 önce 1 yıl içinde ki evlilik sayısı, boşanma sayısı oranına göre iken, son güncel verilere bakıldığında bu oran neredeyse %21’lik oranı aşmış durumdadır. Boşanma sebeplerinin en başlıca temeli, aldatmak olduğu da kanıtlanmıştır. Zina, Medeni Hukuk çerçevesinde net bir boşanma sebebidir. 2004 yılına kadar zina hem boşanma sebebi hem de ceza yaptırımı sebebiydi. Ancak bu durum 2004 yılı itibariyle değişmiştir. Türk Ceza Kanunu il birlikte artık suç saçılmayacak ancak boşanma olarak yeterli bir sebep olarak gösterilecektir. Ayrıca hem aldatan eş hem de üçüncü şahısların tazminat ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Yani kısacası, evliliği sürerken eşinin kendisini aldattığını resmen ispatlayan şahıs, hem eşinden hem de üçüncü şahıstan maddi manevi tazminat davasında bulunabilir. Peki, Aldatılan Kişilerin Hakları Nelerdir?
Tazminata Hükmedilmesi İçin Gerekli Olan Koşullar Nelerdir?
Peki, aldatılan kişilerin hakları nelerdir? Birazdan sizlere aktaracağız. Öncelikle tarafların tazminata hükmedebilmesi için bazı koşulları taşıyor olması gerekmektedir. Bunlar;
- Aldatılan kişi, mevcut eşinden ve üçüncü şahıstan tazminat talebi oluşturabilmesi için öncelikle durumu kabul ettirmesi ve vuku bulunan olayın bazı unsurları taşıyor olması -gerekmektedir.
- Aldatan eş ile üçüncü şahıs arasında ki ilişkinin boyutu yakınlaşmadan öte, yani yukarıda belirttiğimiz aile iç huzurunu bozacak veya ona benzer toplum iç değerlerini bozacak düzeyde olması gerekmektedir. Fiziksel ve ya duygusal bir bağ olması şarttır.
- Bunun yanında ayrıca tazminat miktar ve talebinin üçüncü kişiye yöneltilebilmesi için, aldatan eşin evli olduğunu kesinlikle bilmelidir. Bu bilinç üzerinde ilişki kurmuş olması gerekmektedir. Ayrıca bilmeden başlayıp sonradan öğrendiği halde devam edilmesi de tazminat hükmü gerektirmektedir.
- Üçüncü şahısın da bu mahiyette sorumlu tutulabilmesi için, bilerek ve isteyerek bu ilişki halini yaşamış olması gerekmektedir.
- Son unsur olarak da aldatılan eşin, evlilik dışı olan ilişkiden tazminat alabilecek kadar zarar görmüş olması gerekmektedir. Her ne kadar imkansız gibi gözükse de istisna haller olabileceğinden hukuken bir gereklilik görülmektedir.
Zarar Miktarı Hesaplama
Boşanma sırasında veya aldatılma sırasında zararın ne miktarda olacağı tamamen hâkimin takdirinde gerçekleşmektedir. Hâkimin olan biten her şeyi dinleyip, dosyaları incelemesi doğrultusunda, aldatılan kişinin kişilik haklarına ne boyutta saldırı yapıldığına hâkim karar vermektedir. Şahsın bu durumdan ne kadar etkilendiğini, konuya ilişkin tüm detaylar ve özel durumların nasıl duygusallığa yol açtığını tespit etmektedir. Dolayısıyla tazminat miktar konusu tamamen hâkime bağlı bir süreçtir. Bu durum her ne kadar davadan davaya değişse de tazminat hükmü miktarı kesinlikle esas olan unsurdur. Mağdur kişi, bu davayı daha büyüterek zenginleştirme aracı olarak kullanmaması için en adaletli kararı hakim vermektedir. Böylece tüm taraflar adaletli bir mahkeme süreci geçirmiş olacaktır.
Zaman Aşımı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, tazminat adı altında boşanmaları sadakatsizlik çatısı altında nitelendirmesinden dolayı, zaman aşımının tespiti için Borçlar Kanununun genel hükümlerini uygulamak gereklidir. Bu hükümler de şöyle ki;
Tazminat talebi, zarar görenin zararı ve tazminatı ödeyecek kişinin öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve aldatma fiilinin başladığı tarihten 10 yılın geçmesiyle zaman aşımına uğramaktadır.
Yukarıda anlattığımız gibi tazminat türü boşanmadan bağımsız olarak talep edilebilmektedir. Bu süreç içerisinde evli kişilerin boşanma davasını açmış olması gerekmektedir. Zaman aşımına bu durumda özellikle dikkat edilmelidir. Böylece mahkeme kararıyla hem aldatan hem de aldatılan adaletli bir şekilde haklara sahip olmaktadır.
